Hüseyin Aygün'ü yeniden mansetlere tasiyan, kacirilma olayini bile gölgede birakan ise kendisinin kacirildiktan 2 gün sonra serbest birakilmasindan sonra yaptigi aciklamalar oldu.
Kullandigi gencecik cocuklar, keske imkan bulsalar da üniversitede okusalar, bana iyi ve kibar davranildi laflarinin PKK'yi sempatik gösterdigi ve hatta halkın bir bölümünde AKP Gaziantep milletvekili, gazeteci Şamil Tayyar’ın da kabaca ifade ettiği şekilde bunun bir “düzmece kaçırılma olayı” olduğu intibasını doğurdu. Bu büyük cogunlugunu muhafazakar ve milliyetcilerin olusturdugu grubun boyle düsünmek adina elbette bir takim hakli gerekceleri var.
Bu "anlamsiz savasin" bitmesini isteyenlerin ayni zamanda türk devletinin egemenligine ortak olmak isteyen, farkli etnik kökene dayanan bir devlet kurma dusuncesi tasiyan ve bu düsünce ugruna coluk, cocuk, yasli, kadin ayrimi gozetmeden insanlari katledenlerle ayni kisiler olmasi elbetteki bu temenninin samimiyeti hakkinda kafalarda soru isareti uyandirdi. Atilan molotof kokteylle diri diri yakilan Serap Eser ve cocuklarini kurtarmak adina canli bombanin uzerine atlamak suretiyle hayatini kaybeden Hatice Belgin henüz hafizalardaki tazeligini kaybetmemisken bu baris beklentisinin samimiyeti daha uzun sure sorgulanacaktir.
Öte yandan daha bariscil cevreler bunun bir dönüm noktasi olabilecegi, artik bu kanli savasin bir son bulmasi, analarin aglamamasi icin bunun önemli bir firsat oldugu konusunda hem fikir. Aygün'ün yaptigi aciklamalar ise bu umutlari yeserten cinsten. Bu noktada önemli bir noktanin altini cizmek istiyorum. Yasadigi talihsiz olay sonrası yaptığı aciklamalar aslında magdur durumda olan Aygün’ün, -kendisi ve partisi algı olusumu sürecini iyi yönetemezse- terör destekcisi, terör isbirlikcisi gibi algılanmasına yol açabilir. Iste bu noktada iyi bir insan olmakla iyi bir siyasetci olmanin izdüsümleri ortaya cikiyor. Iyi ve durust bir siyasetci olduguna cogu cevrenin hem fikir oldugu Aygün, inandigi ugurda, kendisine iyi davranildigi icin (her ne kadar propaganda amaciyla olsa da), kendisini kaciranlarin hakikaten cocuk denecek yasta oldugu icin ve bir baris gönüllüsü oldugu icin söyledigi sözleri carpitilmaya ve aleyhte kullanilmaya cok müsait. Benim kisisel düsüncem her ne kadar düsüncelerini dürüstce ifade etmis olsa da yasadigi ulkenin gerceklerini, insan profilini, algi esigini ve kavrayis normlarini dikkate almadan yapilan bu tarz aciklamalarin uzun vadede CHP'ye oy kaybettirecegi yönünde. Alevi olmanin bile basbakan tarafindan 3'e ayrilip bazilarinin ateistlikle suclandigi, biliyorsunuz Kilicdaroglu da alevi deyip yuhalandirildigi, CIA tarafindan yapilan son degerlendirmede nufusunun % 98.8'i musluman olan ve bunun büyük bir cogunlugunu sünnilerin (muhafazakar) olusturdugu bir ülkede bu tarz aciklamalar yapmak en hafif tabiriyle siyasi toyluktur.
Iste bu yüzdendir ki her zaman iyi ve durust bir insan olmak iyi siyasetci olmayi beraberinde getirmiyor. Bu her ne kadar yalan söylememiz gerektigi anlamina gelmese de nerede, ne zaman, ne kadar dogruyu soyleyecegimizi iyi belirlememiz belkide siyaseten en akla yatkin cözüm. Bakalim ilerleyen gunler CHP acisindan nasil bir sonuc getirecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder