1 Aralık 2012 Cumartesi

Istedigimiz hayati mi yasiyoruz yoksa suruklendigimizi mi?

Gelin soralim kendimize, istedigimiz hayati mi yoksa suruklendigimiz hayati mi yasiyoruz? Ya da soyle sorayim, hakikaten mutlu musunuz yoksa elinizdeki imkanlar baskalarinda olmadigi icin halinize sukretmekten gelen bir tatmin duygusu mu var? Gercekten su an, su dakika, yapmak istediginiz seyi mi yapiyorsunuz? Sizi lanet ettirmeden her yeni gune uyandiran bir meslegi mi sectiniz? Yoksa cogu insanin hayallerini susledigi icin mi bulundugunuz konumdasiniz? Secimlerinizde maddiyat, diger insanlari kirmama, toplum normlari ve kaliplarin disina cikma cesareti gosterememek ne kadar etkili oldu? Soyler misiniz kacimiz hayatin kuklasiyiz? Bicilmis bir hayati mi yasiyoruz acaba? Doğ, büyü, oku, çalış, evlen, öl...

Neden oyle istedi diye sokakta yalin ayak yuruyen bir insani hayifliyoruz? Diyelim ki oyle yapmak istedi, nicin pantolonunu cikarip otobuse binemiyor bir insan? Nedir bu deger yargilari, toplumsal kurallar, gelenek, gorenek ve ananeler. Nicin muhendislik, doktorluk, hakimlik ve ogretmenlik guzel (!), herkesin olmaya calistigi, saygideger meslekler de ayakkabi tamirciligi, firincilik, copculuk, tir soforlugu insanlarin baska bir is bulamayinca, babadan oyle gordugu icin (baba meslegi), belki de hayatlari onlari oraya surukledigi icin secilen ve burun kivrilan meslekler. Nedir bir muhendisi petshopta calisan insandan daha degerli kilan? Kazandigi para mi, aldigi egitim mi? Turev, integral bildigi icin mi daha kiymetli bir muhendis?

Dogum ve olum hayata gelen her insanin basina gelmis ya da gelecek yegane olaydir. Hayati bir cizgi olarak dusunursek dogumla baslayip olumle bittigini soyleyebiliriz. Peki ya cizginin geri kalani? Iki nokta arasini nasil doldurdugumuzun onemi?

Insan bu iki kesin, degismez gercek arasini en iyi mutlulukla doldurur. Mutlu olarak hayatini anlamli kilar. Mutlu olarak hayattan zevk alir, mutlu olarak yasadiginin, nefes aldiginin bilincine varir. Mutluluk; hayat boyu ihtiyacini duydugumuz belki de vazgecemedigimiz yegane duygudur. Nedir peki mutluluk, nedir insani mutlu eden? Para pul mu, sohret mi, istedigin isi yapmak mi, sevdigin insanla zaman gecirmek mi, saglikli olmak mi, hayatinin aski oldugunu dusundugun insanla evlenmek mi, anne babanin, kardeslerin, akrabalarinin sag olmasi mi, veya bunlarin bir ya da birkaci mi?

 
Unlu aktor Jim Carrey bir soyleside su cumleleri sarfetti. "Dilerim ki herkes bir gun unlu ve zengin olur. Diledigi arzu ettigi her seye kavusur. Boylece aradigi esas cevabin bu olmadigini anlar."

Whitney Houstan, Amy Winehouse, Elvis Presley, Jimi Hendrix, Kurt Cobain ve Jim Morison para, pul ve sohrete sahip olmalarina ragmen neden gerek icki, gerek uyusturucu kullanimi, gerekse intihar ederek adeta mutsuzlugun ispati sayilabilecek bir sekilde hayatlarina son verdi?

Simdiye kadar yazdiklarimi okuyan cogu insan ee ama kardesim hic mi para gerekmiyor, Van'da 9 cocugun sekizincisi olarak dunyaya gelmis bir cocuk ne yapsin, yokluk icinde hayatta var olmaya calisan bir insan ne yapabilir seklinde hakli bir serzeniste bulunabilir. Bu noktada su degerlendirmeyi yapmak isterim. Esitlik sadece esitler arasinda olur. Benim bu yazida bahsettigim insanlar belli bir maddi seviyenin uzerinde olan yani tabir-i caizse orta direk ve ustune mensup olan insanlar. Elbette icinde bulunulan kosullarin kisiyi belli tercihler yapmaya zorladigini ben de kabul ediyorum. Benim uzerinde kafa yordugum insanlar tercih haklari olan insanlar. Can Dundar'in da bahsettigi uzere bir tercih yapan ve bir anlamda baska seylerden vazgecen insanlar.

Yukarida siraladigim unlu kisilere bakarak aslinda malin, mulkun ve unun tek basina mutluluk icin yeterli olmadigini anlayabiliyoruz. Peki nedir aslinda bizi mutluluga goturecek oge? Ya da eger yazinin basina atifta bulunacak olursam yaptigimiz tercihlerden mutlu muyuz? Gelin en sade sekliyle soruyum mutlu musunuz?


"Neden mutsuzsun?  dedi. Mutsuz degil beceriksizim dedim. Sizin gibi mutlu oldugumu sanmayi beceremiyorum. Hepsi bu." Paul Auster

En son ne zaman kendi kararlarinizi daha mutlu olacaginizi tercih ederek verdiniz? Belki de daha iyi para kazandirdigi, alternatifi pek olmadigi, size sosyal statu kazandirdigini dusundugunuz; gerekcesi her ne olursa olsun mesleginizden, okudugunuz bolumden, giydiginiz elbisenin renginden, uzerine oturdugunuz ve sirf konu komsu guzel gorundugunu dusunsun diye rahat olmadigi halde aldiginiz koltuktan memnun musunuz? Bir kafede otururken malbusun yaninda iyi gorunur diye aldiginiz Iphone'dan, sirf marka oldugu icin aldiginiz Lacoste gomleginizden, iki duvar arasi 3 metre olmasina ragmen salonun ortasina konumlandirdiginiz plazma televizyonunuzdan memnun musunuz?

Siralarin ustune Picasso eserlerine tas cikaracak yapitlar ortaya koyan kiz, sana soyluyorum neden ressam degil de avukat olmaya calistin? Sen futbol topuyla dans eden, bir bakani kendine bir daha baktiran mahalle arkadasim neden futbolcu olmaya degil de insaat muhendisi olmaya calistin? Sen manav Bilal, hangi inandigin dogrularla OSS sonucumu ogrenince bana bence su bolumu yazmalisin dedin? Sen anne yarisi dedigim canim teyzem, neden onlarca meslek arasinda belki kendi icinde ukte kaldigi icin doktor olmami istedin? Sen egitimin sadece cehaleti giderdigini anlamamis; insanda yok ise edep, neylesin medrese mektep, okusa alim olsa, yine merkep yine merkep sozune hayat vermis edepsiz, nedir seni bir ciftciyi, tercihi oyle oldugu icin arkeoloji okuyan birini, sirf sevdigi icin nice bolumler arasinda tarih, siyaset bilimi yazmis birini hakir gorme seviyesine, kendini ustun gorme seviyesine getiren olgu? Universite sinavinda dogru olarak doldurdugun 5-10 fazla kutucuk mu? Nedir yani toplumsal yarginiz, iyi olduguna inandiginiz sey?

Neden istedigim hayati yasayamiyorum? Neden elimi etegimi cekip bir sahil kasabasina yerlesmek icin emekliligimi beklemek zorundayim? Nerden geliyor param olunca illa ev ya da araba alma zorunlulugu? Nedir bu bize cizilen hayati yasama telasimiz, kaliplari yikmaya calismama gayretimiz, olaylara karismayip sut limon yasama savasimiz, dogru bildigimizi, dogru olduguna inandigimizi, en azindan dogru sandigimizi yapmaktan bizi alikoyan sey?

 
Gelin ertelemeyelim yapmak istediklerimizi, sirf diger insanlar ya da toplum oyle istedi diye almayalim kararlarimizi, siradan hayat yasamayalim artik. Bize cizilen sinirlarin disina cikalim. Biraz da kayip balik Nemo olalim hayatta, risk alalim mutlu olmak adina. Bizi mutlu edecek, zevk aldigimiz seylere daha fazla zaman ayiralim. Fark yaratalim yani hayatta, iz birakalim. Boyun egmeyelim bize yasatilmak istenen hayata. Unutmayalim ki herkes bir kere yasiyor bu hayatta ve yarin basimiza ne gelecegi belli degil. 

"İnsanların mutlulukları ya da mutsuzlukları, kaderin olduğu kadar da karakterlerinin eseridir."
La Rochefoucauld




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder