9 Aralık 2012 Pazar

Mucizeler ulkesi, Almanya...

Bugun sizlere dilimin dondugunce onlar yenildigi zaman bizim de yenilmis sayildigimiz ama onlarin guclenip, dallanip budaklanmalarina, Avrupa'nin en iyi ekonomisi haline gelmelerine benzer sekilde karsilik veremedigimiz bir ulkeyi Almanya'yi anlatacam. Almanya ya da resmi adiyla Almanya Federal Parlementar Cumhuriyeti Bati Avrupa'da yer alan, Turkiye'nin yari yuzolcumunden de daha az bir yuzolcumune sahip olmasina ragmen (357022 km2) Avrupa'nin ikinci buyuk nufusuna sahip (yaklasik 82 milyon) ve bu kadar buyuk nufusa ragmen kisi basina dusen gayri safi milli hasilasi uluslararasi para fonuna (IMF) uye 180 ulke arasindan 2011 verilerine gore 37896 dolarla 18. olan (Turkiye gibi sosyal devlet anlayisinin dusuk seviyelerde kaldigi ve zengin fakir ayriminin ciddi duzeylerde oldugu bir ulkede bile bu sayi 17500 dolar ki bu da kisi basina aylik 2600 tl gelirimiz var demek varin gercekligini sizler tezahur edin) ve yine IMF'ye gore 3.1 trilyon dolarlik satin alma gucu paritesiyle dunyanin besinci buyuk ulkesi. Baskenti Berlin olan Almanya'nin nufusunun %87.5'ini Almanlar, %6.5'ini Turkler, % 2'sini Avrupalilar, %2'sini Afrikalilar, %1'ini Asyalilar ve kalan kismini diger ulke ve kita vatandaslari olusturuyor. Almanya'da ikamet edenlerin %19'u yabanci ya da yabanci kokenlidir. Hali hazirda, kendinden onceki cumhurbaskani Christian Wulff'un hakkinda cikan yolsuzluk iddialarindan sonra istifa ettigi icin, cumhurbaskanligi koltugunda Joachim Gauck oturuyor. Lafi gelmisken insallah bu tur haraketler kayip trilyon davasinda yargilananlara da guzel bir emsal teskil eder.

Dunyanin en iyi sanayilesmis ulkelerinden biri olan Almanya; kuzeyde Danimarka, doguda Polonya ve Cek Cumhuriyeti, guneyde Avusturya ve Isvicre ve batida ise Fransa, Luksemburg, Belcika ve Hollanda ile komsudur. 9 komsu, 16 eyalete sahiptir. Ayrica Avrupa birliginin kurucu uyelerindendir.

Almanya Avrupa'nın en büyük ulusal ekonomisi, dünyada ucuncu en buyuk gayri safi hasilaya sahip ulke konumundadır. Peki bu nasil oldu? Yani iki buyuk dunya savasindan maglup olarak ayrilmis, 2. dunya savasinda nufusunun %11'ine tekabul eden 7.5 milyon vatandasini, ki bunlarin cogu calisir durumda olan aktif insanlar, kaybetmis bir ulke nasil anka kusu misali yeniden kullerinden dogdu? Burada bir parantez acayim, cok fazla insanin bilmemesine ragmen 2. dunya savasindan sonra 12-14 milyon arasi Alman, Almanya'nin isgal ettigi topraklardan geri anayurtlarina gonderilmis ve bu buyuk gocler sirasinda yaklasik 500 bin insan (bazi kaynaklara gore 1 milyon insan) hayatini kaybetmistir, parantezi kapatayim. Bir baska soru sormak gerekirse, nasil oldu da 1945'ten yaklasik 60 sene sonra 2006'da 1.133 trilyon dolarla dunyanin en fazla ihracatini yapan ulkesi konumuna gelebildi tekrar Almanya?

Dünyanın gelirlerine göre sıralanmış en büyük 500 şirketini gösteren Fortune Global 500 sıralamasına 37 şirket sokabilmelerinin, ki bunların en büyük on tanesi Daimler, bunyesinde Audi, Škoda Auto, Seat, Bentley, Bugatti, Lamborghini, Porsche ve Scania'yi da barindiran ve dunyanin en buyuk otomobil sirketi olma yolunda olan Volkswagen, Allianz SE (en fazla kar yapan şirket), Siemens (dunya genelinde 420 bin calisani var), Deutsche Bank (2. en fazla kar yapan), E. ON, Deutsche Post (kargo ve tasima devi DHL'yi de iceriyor), Deutsche Telekom (T-Mobile'in sahibi), Metro ve BASF (kimya devi)'dir, basarisi nerede sakli? Dunya capinda bu kadar bilinen markaya (Mercedes-Benz, SAP (bilgisayar yazilim firmasi), RWE (enerji sirketi), BMW, MAN, Opel (1929'da General Motors'a satildi), Adidas, Puma, Audi, Porsche, Nivea, ALDI, Lidl, Robert Bosch GmbH, Edeka (bunyesinde Spar'i bulunduruyor), Grundig, HAMA, Haribo, Henkel, Sebamed, Tetra, TUV, ZF (dunyanin en buyuk sanziman ureticisi), Hugo Boss, Continental, Rotring, Schaub Lorenz, SolarWorld, Faber-Castell, Media Markt, Milka,  Lufthansa, dunya genelinde 102 bin calisani olan Bertelsmann medya grubu, Sony muzigin hisselerinin yarisina sahip olan BMG muzik grubu, Bauhaus, Carl Zeiss, Diezel ve adina sayamadigim daha nice sirket) sahip olmalarinin sirri ne? Nedir Alman irkini ve insanini ustun yapip gelecegin teknolojilerini gormelerini saglayan ruzgar turbinleri ve gunes enerjisi teknolojilerinden onlari dunyanin bir numarasi yapan alametifarikalari? Bu sorulara cevap vermek icin gelin hep beraber biraz zamanda yolculuk yapalim.

Birinci dunya savasinin hikayesini herkes az cok bilir. Birinci dunya savasi butun savaslara son verecek bir savas sloganiyla basladi. Bu savasla Almanya, Ingiltere ve Fransa gibi ulkelerin topraklari nin sinirlari yeniden cizilecek ve gelisimini gec tamamlayan Italya ve Almanya ihtiyac duyduklari somurgelere kavusacakti. Savas sona erdiginde Almanya savasi kaybetmis ve imzalatilan Versailles antlasmasiyla silahli gucu 100 bin kiseye indirilip ordunun tank, top, makinali tufek, ucak, agir ve stratejik silahlara sahip olma hakki elinden alinmisti. Bu ayni zamanda bir cok askerin issiz kalmasina ve issizligin ciddi oranda artmasina da sebep olmustu. Ayrica Almanya'nin sinirlari yeniden cizildigi icin (topraklarinin %13'unu kaybetti) bircok tarim yapilabilir alanini (tarim yapilabilir alanlarin %15'i elden cikti) ve madenlerini (verilen topraklar komurun %25'ini, demirin %48'ini ve kursunun %25'ini sagliyordu) kaybetmisti. Ayrica Almanya'ya savas faturasi olarak 269 milyar  altinpara (Goldmark) cikarilmisti. Bir sene sonra bu sayi 132 milyon altinparaya dusurulmesine ragmen yine de bu odemesi imkansiz bir paraydi. Ayrica 1929'daki buyuk ekonomik krizin Almanya'nin sosyal, ekonomik ve politik hayatinda ciddi etkileri oldu. Bu ortam 1933'te Nazilerin iktidara gelmesinde ve 1939'da ikinci dunya savasinin baslamasinda cok onemli pay sahibi oldu. O donemdeki (1923) bir ornek heralde Almanya'nin ekonomik durumunu canlandirmak icin faydali olacaktir. O donemde enflasyon oyle bir noktada idi ki insanlar ekmek almak icin bile el arabasiyla para tasiyor ve saticilarin gozunde bu kagit paralardan ziyade el arabasi daha fazla deger tasiyordu. Almanya 1. Dunya savasi yillarinda vergileri artirmak yerine daha fazla para basma yoluna gitti (1914'te piyasada 2.6 milyar mark varken bu sayi 1918'de 222 milyar marka ulasti). Bu da enflasyonun artmasina ve paranin degersizlesmesine neden oldu. Para artisindaki talep uretimle karsilanmayinca fiyatlar artti. Almanya'nin amaci savasi kazanip tum masraflarini kaybeden devletlerden karsilamakti. Kazin ayagi oyle olmayinca ulke ciddi bir enflasyon yukuyle karsilasti. Almanya savas sonrasi bu surecte diger ulkeler kuculmeye giderken yine para basarak sorunlari cozme yoluna gitti ve bu da hiperenflasyona neden oldu (bu noktada ekonominin duzelmesi ve enflasyonun dusurulmesi icin ciddi calismalar yapan ve bunun icin vergileri artiran daha sonra yolsuzluk iddialari yuzunden istifa eden Mathias Erzberger'den bahsetmeden olmaz). Butun bunlarin uzerine Almanya'nin savas tazminatini odeyememesini gerekce gosteren Fransa'nin en onemli sanayi bolgelerinden Ruhr'u isgal etmesi isleri ekonomik anlamda daha da icinden cikilmaz bir hale soktu. 15 Ekim 1923'te o donemki merkez bankasi (Reichsbank) kapatildi ve yerine Rentenbank adinda bir kurulus kuruldu. Para arzini sabit tutan ve kagit parayi sabitleyen Rentenbank Almanya'yi enflasyon illetinden kurtardi. Kurtardi kurtarmasina ama enflasyonun gidisiyle yeni zenginler, yeni fabrikalar ortadan kaybolurken bu sefer issizlik yeniden devasa boyutlara ulasti (1923 baslarinda issizlik parasi alan 140 bin kisi varken bu sayi 1924'te 1.5 milyona ulasti) ve bununla birlikte sanayi alaninda Almanya'nin ne kadar geri kaldigi bir kez daha gozler onune serildi. Tazminat konusuna tekrar gelecek olursak, Almanya 1923 yilina kadar tazminat adina ciddi odemeler yapmadi ve daha sonra Fransa ve Ingiltere ile anlasilarak tazminat daha elverisli kosullarda odenmek uzere gozden gecirildi. Isin bir diger komik tarafi ise enflasyondan en cok karli cikanlar Alman marki ile borclananlar oldu. En cok borclanan da Alman hukumeti oldugu icin bu durumdan en karli Alman hukumetinin ciktigi soylenebilir zira borclanan kisiler enflasyon ciddi sekilde arttiginda bir anda hic borc almamis gibi oldular. 1926 yilina gelindiginde Amerika'dan alinan dis kredi, Ingiltere'de komur iscilerin grev yapmasi sonucu komur ihracatinin artmasi ve Fransa'nin franki stabilize etmesinden dolayi dis ticarette avantaj yakalanmasi ekonominin biraz duzluge cikmasina imkan sagladi. Bu buyume grev sona ermesine ragmen 1928 yili ortalarina kadar devam etti. 1929'daki ekonomik kriz dis krediye bagimli Alman ekonomisini kotu etkiledi.

Unlu Alman yazar Thomas Mann'a gore enflasyonla Nazilerin iktidara gelmesinde ciddi bir baglanti vardi. Bir yumurta icin 100 milyar mark odeyecek kadar uclarda yasayan Almanlari artik hicbir sey sasirtmiyordu. 1923 yilinda basarisiz bir darbe girisiminde bulunduktan sonra Landesberg hapishanesinde hapsedilen Adolf Hitler bu sefer butun planlarini degistirmis ve iktidari cebren degil demokratik yollarla ele gecirmek icin planlar yapmaya baslamisti. Iktidari ele gecirdikten sonra dilediklerini yapmak mumkun olacakti. Hapisten ciktiktan sonra partisinin sandalye sayisini yukselten Hitler 1933 yilina gelindiginde %44 oyla basbakanlik koltuguna oturdu. Ilk is olarak ulkedeki karisikliklari gerekce gosterip kendisine sinirsiz yetkiler veren bir kararname cikardi. Hitler'in yaptigi en onemli sey belki de Versailles antlasmasini yirtmak oldu. Gururu kirilan Almanlari boylece agzina bir parmak bal calinmis oldu. Hitler'in ekonomi bakani Dr. Hjamar Schacht ithalati belli bir seviyenin altinda tutacak ve Almanya'nin servetini yine Almanya icinde tutacak bir takim onlemler aldi. Yine bu donemde butun Almanya'yi kapsayacak otobanlar yapilip, elektrik aglari genisletildi. Bu donemde ucretler dusurulmus, yasam sartlarindan ziyade uretim artirilmisti. Iscilerde belki az ucret aliyoruz ama artik acliktan olmeyecegiz dusuncesi hakimdi. Kadinlari is gucunden cekip evlerine yonelterek issizligi bu sayede dusurucu onlemler alindi. Butun bu onlemler isiginda 1933 yilinda 6 milyonu bulan issiz sayisi (o donemki Alman isgucunun %50'si) mucizevi bir sekilde 1939'a gelindiginde 300bin seviyelerine kadar dusuruldu (bu noktada Yahudilerin Alman vatandasligindan cikarilmasini da es gecmemek lazim). Issizligin azalmasin 1935 yili ile birlikte insanlarin tekrar askere alinmasi da onemli bir etken oldu. Ayrica Almanya'nin Versailles antlasmasini reddettikten sonra kendi top, tank, ucak ve silah uretimine baslamasinin sanayiye olumlu etkileri oldu. Insanlarin bu yillarda dusuk ucretlere karsi cikmayip uretime ciddi katki saglamalarinin temelinde iki etken vardi; bunlardan ilki isci haklarini savunacak bir sendika bulunmamasi ve sisteme baskaldiran bir kisinin Nazi Almanya'sinda kendini bir toplama kampinda bulabilecegi ihtimali digeri ve bana gore daha onemli olani ise insanlarin butun bu onlemlerin ekonomik durumu duzeltmeye yonelik cabalar olduguna yonelik inanciydi. Bununla birlikte muhalefet sindirilmis ve cok kotu gunler gormus Alman halki artik azla yetinmeyi ogrenmisti. Bu surecteki degisen bir diger onemli nokta ise artan calisma saatleriydi. Daha onceleri haftada 60 saat olan calisma saatleri 1939 yili itibariyle 72 saate ulasmisti. Butun bunlara ragmen yinede iscilerin haklari bir nebze olsun gozetilmis ve sebepsiz isten cikarilmalarini onlemek adina Alman Isci Cephesi adinda bir kurum kurulmustu. Ayrica her iscinin bir arabaya sahip olabilmesi adina belirli bir miktar fona yatirilmis ve halk arabasi anlamina gelen "Volkswagen" bu sekilde dogmustur. Tabi butun bu toplanan fonlarin Alman savas ekonomisine harcandigi ve hicbir isciye araba verilmedigini soylememe gerek yok sanirim. Iscilerin calisma sartlari, hatta dinlenme duzenleri bile oyle bir sistematige oturtulmustu ki her isci yilda 3740 saat dinlenme suresine sahipti ve bu surede yapacagi aktiviteler bile devlet tarafindan duzenlenmisti. 1939 yilinda ikinci Dunya savasi patlak verdi ve bu savas 1945 yilina kadar surdu.
Ikinci dunya savasinda tum dunyaya kafa tutan Almanya, kucuk ama onemli hatalar sonucu savasi kaybetti. 1945'te bir cok sehri tarumar edilmis, adeta tas ustunde tas birakilmamis ve tarimsal uretimi savas onceki durumunun anca %35'i seviyelerine kadar gerilemisti.



Ikinci dunya savasindan sonra Almanya 1945 yilindan 1989 yilina kadar Dogu ve Bati Almanya olarak, yani onyillar boyunca iki parca halinde varligini surdurdu. Ikinci dunya savasini takip eden 3 yilda Amerika, Fransa ve Ingiltere Morgenthau plani cercevesince Almanya'nin sanayi faaliyetlerini minimum duzeye indirdi ve hammaddelerini ihrac etmeye basladi. Almanya gibi Avrupa ticareti acisindan son derece oneme sahip bir ulkenin saf disi birakilmasi Avrupa ticaretine de buyuk sekte vurdu ve bu devletlerin yeniden toparlanma surecini oldukca yavaslatti. Amerika bu donemde Avrupa'yi yeniden ayaga kaldirmak icin Almanya'nin sanayisini kalkindirmanin elzem oldugunu gordu. Ayrica Fransa ve Italya basta olmak uzere Avrupa ulkelerinde ekonomik buhranin getirdigi issizlik insanlarin komunist partilere daha sicak bakmasina ve bu partilere yonelmesine sebep oldu. Her ne kadar bugun bir cok tarihci Fransa ve Italya'nin komunizme gecmesine pek imkan vermese de o gunku sartlarda Amerika bu senaryoya ciddi manada inanmisti.

12 Mart 1947'de ABD baskani Harry Truman'in Truman Doktrini olarak da bilinen, Turkiye ve Yunanistan'in SSCB etkisine girmesini engellemek icin askeri ve ekonomik yardim ve destek verilmesi gerektigini aciklamasi (bircok tarihci tarafindan soguk savasin baslangici kabul edilir) ile baslayan surec Nisan 1948'de Amerika Dis Isleri Bakani eski general George Marshall'in yardim planiyla devam etti. Burada bir parantez acayim; 1946'da cok partili duzene gecen Turkiye'de Adnan Menderes'in Amerika'dan aldigi 100 milyon dolarlik askeri ve ekonomik yardim Turkiye'nin ABD'den aldigi ilk para olup daha sonra malumunuz bu yardimlarin ardi arkasi kesilmemistir. Marshall yardimlarinin esas amaci basta Almanya'yi kalkindirip Avrupa'yi ekonomik buhrandan cikartarak Rusya'nin degirmenine su tasimayi engellemekti. Marshall yardimlari cercevesince 16 ulkeye toplam 12.731 milyar dolar yardim yapildi.


Marshall yardimindan en buyuk payi sirasiyla Ingiltere, Fransa, Almanya ve Italya almistir. Turkiye savasa katilmamasina ragmen toplamda 137 milyon dolar yardim almistir.

Bugun bile Marshall yardimlarindan gelen paranin ulke icinde sirkulasyon yapildigi dusunulurse Almanya'nin bu parayi ne kadar akilci bir sekilde kullandigi gorulebilir. 1950'li yillar Almanya acisindan mucize yillar (Wirtschaftwunder) olarak adlandirilir. Bu yillarda eski ekonomik refah tekrar yakalanmaya baslandi. Kaliteli sanayi urunleriyle diger ulkeleri cezbetmeyi basaran Almanlar isci ihtiyaclarini ilk olarak Portekiz ve Italya daha sonra Turkiye'den getirdigi insanlarla gidermistir. 1974'te patlak veren enerji krizine kadar bu buyume giderek artmistir. 1974'te disardan isci getirme talebi azaltilmistir. Daha sonra yeniden sanayi alaninda ciddi yatirimlar yapilmis ve ekonomik buyume yeniden canlandirilmistir. 1989 yilinda, 1961'de insa edilen Berlin duvarinin yikilmasiyla birlikte ulke yeniden farkli bir kalkinma surecine girmis ve bugunku konumuna ulasmistir. Ilgilenler asagidaki belgeselden Berlin Duvari'nin nasil insa edilip yikildigini izleyebilirler.


Almanya Amerika'dan sonra en fazla telif hakki ve patent bildiren ulkedir. Ulkenin belkemigi olan otomobil ve yansanayisinde dogrudan ve dolayli 20 milyon insanin calistigi tahmin edilmektedir. Gunumuzde Alman ekonomisi Sosyal-Pazar-Ekonomisi olarak adlandirilabilir. Kapitalist duzendeki rekabet ve monopol kurma anlayisi ekonomik duzenlemeler ve yasal yaptirimlarla kontrol altina alinmaya calisilmaktadir. Bu konudaki son soz Kartel Dairesi'ne aittir. Devlet isci ve isveren arasindaki is akitlerine karismaz. Isci grevleri sendikasal bir haktir. Calisma suresi 34-40 saat, calisanlara verilen sosyal haklar son derece fazladir. Tabi bu calisma saatlerini bizdeki gibi 1 saat calisma ardindan yarim saat sigara ya da kahve molasi olarak algilamamak lazim. Her ne kadar kanunlarda 40 saat gozukse de bu insan azmani sahsiyetler gerektiginde gunde 13-14 saat calismaktan geri durmazlar. Adeta makina duzeniyle isleyen sistemlerini bu caliskanliklarina borclular. Oncelikle ulkesini seven, caliskan ve disiplinli insanlar Almanlar. Almanya'nin basirisini 3 kelimeyle ozetlemem gerekirse kural, disiplin ve duzen diyebilirim. Almanya'daki duzen ve bilinc konusunda su ornek ziyadesiyle yardimci olacaktir. Almanya'da 2. dünya savaşı sırasında bombalanan yerlerin fotoğraf ve dokumanlarin arşivleri detayli bir sekilde tutulmaktadir ve savaş alanlarında inşaat veya tarım yapacak olan girişimcilerin tamamlaması gereken bürokratik prosedürler arasında patlamamış bomba olup olmadığının bu arşivlerden bakılarak incelenmesi de bulunmaktadır. Almanya'da bugun butun ekonomik krizler, enerji darbogazlari ve surekli degisen dengelere ragmen enflasyon %1.5 seviyesindedir.

Almanya en fazla silah ureten ve satan dunyanin 3. ulkesidir. Almanya pek cok kimse haberdar olmasa da balikcilikta da oldukca gelismis bir devlet ve bu alanda dunya ucuncusu konumundadir. Yine buyukbas, tavukculuk ve sekerpancari Alman ekonomisinde onemli yer tutarlar. Almanya'nin 1/3'u ormanlarla kaplidir ve bu ormanlardan senede 30 milyon m3 kereste elde edilir. Almanya ulasim yonunden dunyanin belkide en gelismis ulkelerinden biridir. 5248 kilometresi otoban olmak uzere toplam 491240 km karayolu vardir. Ayrica 67536 km demir yoluna sahiptir ki bu sayi Almanya'nin iki kati topraga sahip Turkiye'de 2010 yili itibariyle ancak 11940 kilometredir. Ayni anda 5'ten fazla ucagin kalkmasina imkan saglayan havaalanlari mevcuttur. Bugun Almanya dunyanin ekonomisi en guclu ucuncu ulkesi konumundadir.



O tas ustunde tas kalmamis Berlin'in bugunku hali soyle:


Almanya'nin dunyanin en guclu ekonomilerinden biri olmasi ve bugunku konumuna kavusmasini saglayan faktorler bana gore sunlar:

1) Somurge bulma yarisinda kendi birligini gec kurmasindan dolayi (1871) gec kalmasi ve ham maddeye bagli degil de sanayiye bagli bir ekonomi kurmasi ve 1800'lerin sonlarindan itibaren somurgelere dayanmadan yasanilacagini gosterip, sanayilesme alaninda ciddi calismalar yapmasi.
2) Birinci Dunya savasindan sonraki yillarda Hitler'in Versailles antlasmasini yok saymasi ve halkin calismadan kacmayarak dusuk ucretlerle yuksek uretime katki saglamasi ve bu sayede issizligin azalarak uretime onem verilmesi.
3) Ikinci Dunya savasindan sonra iki Dunya devi arasinda (ABD-SSCB) soguk savasin bas gostermesi ve bundan en buyuk faydayi Marshall yardimlari adi altinda Almanya'nin saglamasi.
4) Taa Roma Imparatorlugu doneminden miras kalmis mukemmel bir yol duzeni, sehirlerde muazzam bir altyapi ve kanalizasyon sistemi, nehirlerin ve havzalarin islah edilmesi sonucu mukemmel ve hizli nehir nakliyati, komur havzalarinin bulunup acilmasi, ulkenin cografi konumu ve ticari iliskilerdeki basarisi, hammadde fakirligi sebebiyle isleyen ve ureten sanayiye yonelinmesi ve son derece iyi egitimleri sayesinde ustun usta, esnaf ve muhendis yetistirilmesi.

Butun bunlar onemli etkenler ve Almanya'nin kalkinmasina ciddi faydalari olan gerekceler. Ama Turkiye'nin politik konumu, hammadde bollugu ve Marshall yardimi almasi dusunuldugunde isin sadece sansla aciklanamayacagini anlamak hic de zor degil. Daha 1516'da biralarina Reinheitsgebot adi verilen saflik kanunu cikaran ve bir anlamda dunyanin ilk gida tuzugu ve tuketiciyi koruma kanunu hazirlayacak ileri goruslulugune, duzen ve nizamina sahip irkin basarisini sadece sansla aciklamak baya bir haksizlik olur zira. Bu caliskanlik ve disiplin abidesi irk, dilerim tum milletler icin muazzam bir emsal teskil eder. Yine temennim odur ki Turkiye gunun birinde bu tarihi muttefiginden gerekli dersleri alarak daha aydinlik gunlere yol alir. Siyah, kirmizi ve sari renkli bayraklari cok kara gunler gecirdik, cok kan doktuk simdi safak vakti anlamina gelen bu ulke umarim tum insanligin iyi yonde faydalacagi bir ansiklopedi olur.












2 yorum: